İnsanların kolay zengin olduğu 3 meslek
Dünyada zenginlik coğrafyası değişiyor. Coğrafi Keşifler'den başlayarak 2000'li yılların başına kadar "Zengin Batı - Fakir Doğu" vardı. Sömürgecilikle birlikte Doğu'nun birikimleri Batı'ya aktı. Özellikle Avrupa obezleşti. 1. ve 2. Dünya Savaşı Avrupa'nın obez vücudunda bir iki küçük yarık açtı. Ama sonrasında Avrupa yoluna devam etti. İki dünya savaşı da ABD'ye yaradı. Bugün dünyanın "Süper Gücü" ABD dünya savaşlarının eseri...
Yeri gelmişken belirteyim: Avrupa'nın bugün bu hale gelmesinin iki önemli nedeni var... Bunlardan ilki son çeyrek asırdır koalisyonlarla yönetiliyor olmasıdır. Bundan daha önemli neden ise 2. Dünya Savaşı sonrasında dünyaya gelen "Bebek Balonu" kuşağının yoğun çalışma temposuyla refahı yükseltmesi ve bu jenerasyonun ve çocuklarının bebek yapmayı bir külfet olarak algılamasıdır. Çocuk "yapmama" açısından Avrupa'nın 1960 ve 1970'lerde yaptığı hatanın aynısını yapıyoruz. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın her fırsatta vurguladığı "En az 3 çocuk" aslında çok önemli bir nokta. Bugün özellikle eğitimli aileler çocuk yapmamakla ve 1 çocukta kalmakla ne kadar büyük hata yaptıklarını yaşlılık dönemlerinde anlayacak. Daha da önemlisi Türkiye yaşlanmaya başladığı zamanlarda...
Son yıllarda başta petrol olmak üzere artan enerji ve emtia fiyatları Rusların ve Doğu'da yer alan ülkelerin zenginleşmesine yarıyor. Emtialar reel bazda her geçen yıl daha kıymetli hale geliyor. Hem azaldığı için kıymetli hem de talep arttığı için...
Bunlar derin konular: Bu kadar daldığımız yeter...
Dünya genelinde yoksulluğun sınırı 100 bin dolardır. 100 bin dolarınız yoksa alt gelir grubundan sayılırsınız...
Zenginliğin alt limiti ise 1 milyon dolardır: 1 milyon dolarınız yoksa orta sınıf üyesisinizdir...
Bir de "Ultra zenginlik" vardır: Yatınızın, yalınızın, uçağınızın, helikopterinizin olması yetmez. O tabakada bunlara sahip değilseniz zaten yeriniz yoktur...
Bunlardan daha önemlisi domatesin sizin bahçenizde sizin için üretilmesi gerekir. Zeytinyağınızın sizin zeytinliklerinizde sizin için üretilmesi gerekir. Etin, sütün ve peynirin de... Türkiye'de bu tabakaya giren tek aile vardı: Uzanlar... Onlar da şimdi Türkiye'de değil...
Yapılan bir hesaba göre bir insan 15 milyon dolara kadar olan parayı kendi başına idare ediyormuş. 15 milyon doların üzerine çıktıkça muhasebeci, finansçı, bankacı ve avukatlarla yaptığı mesai artıyormuş. Milyar doları bulduğu zaman ise muhtemelen işyerinde yatıp kalkar hale geliyordur...
Donald Trump'ın çok sevdiğim bir sözü var. Ben bunu SİNPAŞ GYO İcra Kurulu ve Konut-Der Genel Başkanı Ömer Faruk Çelik'ten duymuştum. Trump diyormuş ki: Ben bugünkü yaşam standartlarımı 20 milyon dolar ile sağlarım... İnsana 20 milyon dolar ve üzerindeki para "skor" için gerekli...
Benim tanıdığım bir çok işadamı için bu geçerli. 20 milyon dolar ve civarındaki para bugünkü yaşam standartlarını korumak için yeter de artar... Patronların acayip bir dünyası vardır. "Başarma" hırsı, "iş yapma" hevesi ve "İş olsun. Boş durmayalım" anlayışı ile hareket ederler... Bugün "ekonomi" ya da "iş" dediğimiz olayın özeti de bu değil mi? Patronlar ömürlerinin sonuna kadar fazlasıyla yetecek parayı kazandığında kontak kapatsa, rantiyeye dönse, istihdam olur mu?
Kartal'da kat karşılığı oranları yüzde 50'ye ulaşmıştı... Arsa sahipleri yüzde 50 ile yetinmiyor üzerine birkaç milyon dolar istiyorlardı. Bir gün konut sektöründeki önemli patronlardan biri ile sohbet ederken Kartal'daki kat karşılığı oranlarından haberi olup olmadığını sordum; bilmediğini söyledi... Ben de durumu anlattım. Patron şaşırdı... Bu müteahhitlerden tanıdığımın olup olmadığını sordu... Olduğunu belirtince , "Onlara söyle amelelik yapmak istiyorlarsa inşaat yapmasınlar. Gelsinler ben onlara inşaatlarda tuğla indirtirim" demişti...
Aslında bu sıkıntı sadece Kartal'a mahsus değil. Bir çok lokasyonda bunun örnekleri vardır...
Konumuza dönecek olursak para kazanmak ve kazandığınız parayı tutabilmek öyle sanıldığı kadar kolay iş değildir.
Tebernuskirecci.com.tr'nin müdavimlerinden Vehbi Mutlugeldi'den duymuştum. Zor olan ilk 1 milyon doları bulmaktır. 1 milyon doları banka hesabında hazır tuttuğunda fırsatlar ayağına gelir. Onun nasıl 5, 10, 20, 30, 40, 50 milyon dolar olduğunu anlayamazsınız bile...
Hayatta hiç 1 milyon dolarım olmadı ama bir gün olursa mutlaka Mutlugeldi'nin dediğini deneyeceğim...
ABD'lilerin bir sözü vardır; çok severim... İlk kez Mustafa Türkmen'den duymuştum. Söz şu: 100 milyon dolarım var. İlk 1 milyon doları nasıl kazandığımı sorma. Geriye kalan 99 milyon doların kuruşu kuruşuna hesabını verebilirim...
Bizde de bunun gibi bir söz vardır. Neydi? - Çok laf yalansız, çok mal haramsız olmaz...
Bundan yaklaşık 2 yıl önceydi. Konut sektöründe nezih işler yapan profesyonel yöneticilerden biri beni çağırdı. Hedeflerini anlattı. Yıllık 2 bin konut üreten bir şirket olmayı hedeflediklerini söyledi ve bunu nasıl başarabileceklerini sordu. Sonrasında aramızda aşağıdaki diyalog geçti:
- Siz yılda 2 bin konut üretemezsiniz.
+ Neden?
- Hepiniz Boğaziçilisiniz... Bu kadar Boğaziçilinin olduğu yerde üretim olmaz... Biraz diğer üniversitelerden ve özellikle de taşra üniversitelerinden elemanlar bünyenize katmanız gerekiyor.
+ Bunu yaparsak yılda 2 bin konut yapıp satabilir miyiz?
- Yok ama bugünkünden daha iyi iş yaparsınız. Peki siz ruhsat almadan bir projeyi satışa çıkartabilir misiniz?
+ Hayır.
- Ruhsat almadan proje satışa çıkmazsanız 2 bin konutun organizasyonunu nasıl yapmayı düşünüyorsunuz? Bundan da vazgeçtik 102 milyon dolara arsa satın alacaksınız 2 milyon doları hemen, 50 milyon doları 6 ay sonra, 50 milyon doları 9 ay sonra ödemeyi teklif edebilir misiniz?
+ Böyle bir teklif arsa sahibine sunulur mu?
Eski bankacı olduğu için ve finansı çok iyi bildiği için söylediklerimi çok iyi anladı...
Değerli dostumun şirketini yakından takip ediyorum. Hala yılda 2 bin konut yapıp satmaya başlamadılar. Ama nezih ve güzel işler yapmaya devam ediyorlar...
Bunu neden anlatıyorum? Genelde inşaat ve özelde konut zor iştir... Ciddi organizasyon, iyi insan kaynakları ve ciddi sermaye gerektirir. Bütün bunlara sahip olsanız bile yetmez! Zamanında teslim gerçekleştirebilmek için hızlı olmanız ve iş üzerine yoğunlaşmanız gerekir...
Gelelim yazımızın başlığına: Dünyada 3 meslek vardır ki bu mesleği kim yapsa, ciddi yanlış yapmadığı sürece zengin olur...
Peki bunlar hangi meslekler?
Otomobil alım-satımı
İnşaat
Emlak
Bunlar içinde serveti en kolay getirecek olan emlakçılıktır. Ama öyle mahalle arasında ya da bir sitede alım-satım ya da kiralama yapma emlakçılığı değil. Arsa ve arazi ticareti ile uğraşan emlakçılıktan bahsediyorum. Arsa ve arazi emlakçıları da kendi içinde ikiye ayrılır: Kent genelinde emlakçılık yapanlar ve gelişme akslarında bu işi icra edenler... Özellikle gelişme akslarında bu işi yapanlar daha kısa sürede daha fazla para kazanırlar.
Kentlerin gelişme aksları, birden fazla yöne gelişen kentlerde, en hızlı gelişen aks; her zaman ciddi prim potansiyeli barındır...
Bu işler neden yapanları zengin eder?
Servet ya da zenginlik dediğimiz olgu insanın ihtiyaçlarını artırdıktan sonra geriye kalan paradır. Bu işlerin hepsinin ortak özelliği bu işlerde dönen paranın montanının büyüklüğüdür. Montan büyük olunca doğal olarak kazançlar montana göre büyük olsa da sonuçta insanın ihtiyaçlarını karşılayacak para kazanması ve bunun üzerine çıkması daha kolay olur...
Zenginler ile fakirler arsındaki en önemli farklardan birisi fakirlerin para için çalışması, zenginlerin ise parayı çalıştırmasıymış. Bundan dolayı ciddi yanlış yapmadığı sürece zengin daha çok zenginleşiyor. Fakirler ise yerinde sayıyor...
Onlarca arkadaşıma kariyer danışmanlığı yapıyorum. Herkes zengin olmak ve büyük paralar kazanmak istiyor. Ama bunu yapabilecek insana çok ender denk geliyorum...
Neden?
Para kazanmak herşeyden önce disiplinli çalışmayı ve çok çalıştırmayı gerektirir. Yani alınteri ile zengin olmak için çok çalışmak önemlidir. Ama bundan daha önemlisi disiplinli olmaktır...
Çok zeki olabilirsiniz. Çok yetenekli de... Ama bunlar yetmez! Bunların hepsinden önemlisi çok çalışmak ve disiplinli olmaktır...
İnsanları iş yapma açısından üçe ayırırım:
- Eleman gibi iş yapanlar...
- Yönetici veya müdür gibi iş yapanlar...
- Patron gibi iş yapanlar...
Elemanın en kötüsü "eleman" gibi iş yapandır. Yönetici gibi iş yapanlar durumu kurtarmanıza yarar. Ama en makbulü patron gibi iş yapanlardır...
Bir şirkette "patron" gibi iş yapan 3 eleman o şirketin dünya çapında bir şirket olması için yeter de artar bile...
İnsanoğlunda olağanüstü yetenek vardır. Kafaya koyduğunda yapamayacağı iş yoktur. Lise yıllarında birisiyle tanışmıştım: En büyük hayali İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni kazanmaktı... Bunu kafaya takmıştı. 5. yılda kazandı. Beraber liseyi bitirdiği arkadaşları üniversiteyi bitirdikten 1 yıl sonra hayalindeki üniversiteyi kazandı. Bu arkadaşımla herkes arkasından dalga geçerdi: Ben ise hep saygı duydum. Azmine, kararlılığına ve idealistliğine...
Sonrasında beni hayal kırıklığına uğrattı: Gitti öğretmen oldu... Yanlış anlamayın öğretmenliği küçümsemiyorum. Tam tersine en çok saygı duyduğum mesleklerden biridir. Ama bir hayalin uğruna 5 yıl üst üste sınava giren ve tek tercih yapan bir kahramanın daha muhteşem final yapması gerekirdi. Sonu "acıklı" bitmedi ama bitmesi gerektiği gibi de bitmedi...
Bunun benzeri olaylara hayatımın ilerleyen yıllarında da tanık oldum. İnsan neyi isterse başarır. Başaramayacağı iş yoktur. Zeka, akıl, yetenek, eğitim ve bulunduğu sosyal-ekonomik düzey ne olursa olsun başarır. Önemli olan kafaya koyduğu işin gereklerini yerine getirmesidir. Azmin elinden hiçbir şey kurtulamaz...
Üniversite yıllarında diksiyon dersimize gelen TRT eski baş spikerlerinden Mahmut Balçın'dan aldığım çok önemli bir ders vardır: Doğada çirkin ses yoktur. Tınısını bulmamış ses vardır...
Hayatta başarılı olmanın en temel kurallarından birisi de budur: Koşullar ne olursa olsun insan yeteneklerini iyi keşfetmeli. Yeteneklerine göre işler yapmalı. Yeteneği olmayan işleri de başarır. Ama faturası fazla olur...
İnsan başardıkça yaptığı işten zevk alır. Zevk aldığı işi de başarır. Bu noktada başarı da başarısızlık da kısır döngüdür. Başarıya kolay yoldan ulaşmak istiyorsanız yeteneğiniz olan işleri yapın...
Bu konuda bir diğer önemli nokta ise başarının bir hedef değil bir sonuç olmasıdır. Başarı hedef haline geldiğinde insan agresifleşir. Hırsı aklının önüne geçer. Ama yeteneğine göre iş yaparsa, çok çalışırsa ve disiplinli olursa başarı doğal sonuç olarak karşısına çıkar...
Başarıyı sürdürebilmek için vizyonuzun yüksek olması gerekir. Başarıyı yakalayabilmek ve sürdürebilmek önemli bir vizyondur. Yenilikler yapmayı gerektirir. Maalesef bizim ülkemiz bu konuda şanssız bir noktada. Hırsızlığı yaşam tarzı haline getirmiş insanlar, şirketler ve patronlar var... Bunların hepsinden önemlisi hırsız holdingler var. Sürekli fikir çalan "hırsızhane"ler var. Türkiye'de girişimciliğin önündeki en büyük engel bu hırsızlık evleridir. Yeni ve büyük fikirlerin ortaya çıkmamasının da... Hayatınız boyunca kimsenin fikirlerini ve projelerini çalmayın. Çalan insanlara da itibar etmeyin. Herşeyin olduğu gibi başarının da özgün olanı makbuldür...
Herkesin yürüdüğü yollarda yürüyerek başarıyı yakalayamazsınız. Başarmak için farklı düşünmeniz şart. Ama bu farklılık sizi "saçmalamaya" götürmesin. İnsanların hayatlarını kolaylaştıracak ihtiyaçlara kafa yorduğunuz sürece yaşadığınız topluma ve çağa bir katkınız olur...
Başarmak hayal etmektir: Hep hayalleriniz olsun... Hayalleriniz olursa çalışmak ve yorulmak insanı yıpratmaz. Tam tersine mutlu eder; dinç tutar. Başarı da zenginlik de temelde hayal etme meselesidir. Hayal ettiğiniz sürece başarırsınız. Her zaman yaptığınız işte önce Türkiye'de, sonra dünyada bir numara olmayı hedefleyin...
Ne iş yaparsanız yapın; ne yaptığınızı bilin. Ne yaptığınızı bildiğiniz sürece yaptığınızın çok da önemi yoktur. Suyun akıp yatağını bulması gibi siz de kimi zaman yanlışlar yapsanız bile sonunda doğru yolu bulursunuz...
Yaptığınız işin felsefesini ve mantığını çok iyi bilin. Felsefesini ve mantığını çözdüğünüz bir işte başarılı olmanız çok kolaydır. Bugün Türkiye'de iş hayatında insanların en büyük sorunlarından birisi budur: İnsanlar yaptıkları işin mantığını ve felsefesini bilmiyorlar... Ne iş yaparsanız yapın yaptığınız işte başarılı olmanın yolu buradan geçer.
Ayrıca yaptığınız işin detaylarını çok iyi bilin: Çıraklık, kalfalık ve ustalık aşamalarını önemseyin... Yaptığınız işte iyice kendinizi pişirin. Bugün ülkemizin karşı karşıya kaldığı en büyük tehlikelerden bir başkası da budur... "Eleman" olmadan "müdür" olmaya hevesli bir kuşak iş hayatına giriyor. Bu kuşak ağabeylerinin, ablalarının, anne ve babalarının tersine iş hayatlarının, özel hayatlarının önüne geçmemesini istiyorlar. Üstelik buna rağmen çok para kazanmayı umuyorlar: Bir işin emektarı olmak pek de umurlarında değil...
İş yaparken sonuç odaklı düşünün: Yapacağınız her hamlenin size katacağı değeri veya kaybettireceklerini hesaplayın...
İlerlerken aceleci olmayın: Her şeyi hazmede hazmede ilerleyin. Hak etmediğiniz ya da çok hızlı kazandığınız başarıları aynı şekilde kaybedersiniz...
Başarı, para ve servet stresi sevmez. Asabiyeti de... Sakinliği sever... Sakin olun! Bu işleri kafaya takmadan yolunuzda yürüyün. Gerisi kendiliğinden gelir...
Özetle para kazanmak amacınız olmasın... Yeteneklerinize göre işler yapın. Ne iş yapıyorsanız önceliğiniz o işin tüm detaylarına, felsefesine ve mantığına hakimlik olsun. İşinize emek harcayın...
Para kazanmak için kazanç potansiyeli yüksek meslekleri seçmek mutlaka çok önemlidir. Ama bundan daha önemlisi mutluluktur. Mutluluk ise sevdiğiniz işi yapmaktan geçer.
Para kazanmanın eğitim ile çok alakası yoktur: Okuma yazmayı bilmeniz yeter... Ben hayatta yazmasını bilmeyen ama okumasını bilen, okumasını bilen ama yazmasını bilmeyen zengin insanlarla çok karşılaştım. Bunlar içinde en ilginci iki ortaktı: İkisinin de okuma yazması azdı. Biri çekleri yazar, diğeri okurdu. Bu iki ortak hayatlarının bir döneminde birkaç fabrikaya sahip oldu. Sonrasında ne yaptılar bilmiyorum...
Parayı kazanmak zordur ama daha zoru parayı tutabilmektir: Kazandığınız para ile doğru yatırımlar yapmaktır. Başarıyı yakalayan ve zengin olan insanların en büyük hatalarından birisi servet sahibi olmalarını sağlayan özgüvenin esiri haline dönüşmeleridir. Bir işte yakaladığı başarıyı tüm işlerde yakalayacağını zanneder.
Oysa devletlerin, şirketlerin ve patronların zirve dönemleri çatırdamaya en yakın oldukları dönemdir: Bu dönemlerde insanlar, şirketler ve devletler "tanrı"laşır... Gücünün, zekasının, yeteneklerinin ve potansiyelinin her istediğini yapacak; her şeyi başaracak güçte olduğunu zanneder...
Bu satırları okuyanlara en önemli tavsiyem budur: Bir gün zengin olduğunuzda her işe girmeye çalışmayın. Hayatta bir işi iyi yapabilirsiniz. Her işi iyi yapmaya kalktığınızda dağılırsınız...
Çok paranız olursa gayrimenkule yatırın: Fransızların çok güzel bir sözü vardır... "Gayrimenkul zenginliğin nedeni ve sonucudur" derler. Gayrimenkulleriniz olduğu sürece zenginleşmeye; zenginleştikçe gayrimenkul yatırımına devam edersiniz...
Yorumlar
Henüz yorum yok.
Üye işlemlerinden üye olup / giriş yaparak sizde yorum yapabilirsiniz. Üye işlemleri için tıklayın