Gelecekte gerçeklere dayalı bir şekilde sağlık ve ekonomik önlemlerini alan, geleceğin alacağı şekli sezip uzun soluklu plan yapanlar hayatta kalacak. Ötekiler acı çekecek. Ben Nostradamus da değilim, tahminlerimin çoğu yanlış çıkar, ama sürekli doğru tahmin yapanı da görmedim. Naçizane şu ana kadar sezdiklerimi sizinle paylaşmak isterim.
İlkin, bu salgın yazın bitecek, ya da ilaç veya aşı bulunacak diye hayallere kapılmayalım. Rusya?nın keşfettiğini iddia ettiği ilaç, ABD?nin Vietnam?da kullandığı bir sıtma ilacı. Bu açıklamaların çoğu milli propaganda. Dünya Sağlık Örgütü?nün websitesinden başka hiç bir kaynağa güvenmem, girin gerçekleri okuyun. Halen Afrika ve Latin Amerika?nın büyük bölümü yazı yaşıyor. Hava sıcak ve nemli veya kuru, ama Covid-19 iklim tanımıyor. Latin Amerika?da vaka sayısı 14 bini aşarken, uzmanlara göre bunun en az 10 katı da halkın arasında dolaşıyor. Afrika?da virüs hızla yayılırken zaten kırılgan olan sağlık sistemi ve kamu düzenini tehdit ediyor. Bir ila 3 yıl aralıklara devam edecek, bir sönüp bir parlayacak bir pandeminin ortasındayız. Covid-19?un en önemli özelliklerinden biri hastaların çoğunluğunda hiç bir semptom göstermemesi, bu yüzden Almanya ve Güney Kore gibi ülkeler hemen her vatandaşı teste tabi tutmaya doğru gidiyor. Çünkü kendisi dahi hasta olduğunu bilmeyen bir taşıyıcı, düzinelerle masumu yoğun bakımlık edebilir.
Karantinalar ve sokağa çıkma yasakları ile ABD ve AB?de salgının önünün alındığını farzedelim. Mesele o ülkeler değil ki? Hindistan hala 1.100 vaka rapor etmiş. 1.6 milyar nüfuslu, feci fakir, iç içe yaşayan bir ülke. İnandınız mı? Rusya?da Covid-19 hastalarının çoğu ?ağır zaturreden öldü? raporu verilerek salgının yaygınlığı gizleniyor. İran, Irak?a bulaştırdı, şimdi de Suriye?ye sıçradı. Japonya?da vakalar yine artmaya başladı. Çin?de de yakında ikinci dalga baş gösterecek.
İyi senaryoda bir yıl içinde filan aşı bulunur, dünyaya dağıtılması da altı ay alır, yani hastalık bir çok yerde 1.5 yılda filan biter.
Bu süre zarfında dünya ekonomisinin toparlanması da mucize olur. Çünkü, zaten zar-zor ayakta duran Gelişmekte Olan Ülkeler?in (GOÜ, Piyasalar = GOP) çok FX borçlu şirketleri yakında topu atacak. Arjantin, Güney Afrika Cumhuriyeti, Lübnan, Afrika?da adını dahi telaffuz edemediğim bir çok devlet de morataryum ilan edecek. Kredi notu indirimleri şimdiden başladı ve her gün çoğalarak sürecek. Türkiye gibi riskli kabul edilen ülkelere fon akışı iyice yavaşlayarak alınan parasal gevşeme tedbirlerini bertaraf edecek.
lütfen artık hayal aleminden uyanın. ?Biz bize yeteriz?, ?Bu krizden güçlenerek çıkarız?, ?Milli dayanışma kampanyası? gibi atılımlar timsahlarla dolu bataklıkta yüzerken saç bakımı yaptırmaya benziyor. Acil olana odaklanalım, gerisini sonra düşünürüz.
Acil olan da şu: Salgın artık tüm Türkiye?ye yayıldı kardeşim. Başkan Erdoğan söylüyor: 40 belde ve köy karantina altında. Artvin?den Çanakkale?ye kadar dağılıyor bu beldelerin coğrafi konumu. Ne diyor bu harita size? Virüs bir çok yerden gelmiş, kentlerde tur atıp, kırsal kesime kadar yayılmış. Daha da kötüsü var. Birleşmiş Milletler başta, tüm hayır ve sağlık kuruluşları uyarıyor: İdlib?te salgın an meselesi, 100 bin kişi ölebilir. O zaman ne yapacağız? Sınırda bekleyen bir milyon aç, hasta, korkudan titreyen zavallıyı kaderlerine mi terkedeceğiz? Hayır, insanlık müsade etmez. Türkiye?nin zaten kısıtlı olan sağlık ve mali imkanlarının bir kısmı da oraya tahsis edilecek.
İran salgından kırılıyor, ben bu ülkenin her an çökmesinden endişeliyim. Doğal olarak gücü olan, sınırı aşıp Türkiye?ye giriyor.
Özetle, çok sıkı uygulanan bir sokağa çıkma yasağı ve sınırlarda acımasız kontroller haricinde, bu salgının yayılması önlenemez. Eğer bir kaç ay daha ?böyle idare edersek?, sağlık personeli hastalıktan kırılmaya, ya da yorgunluktan bayılmaya, malzeme bitmeye, acil bakım üniteleri dolup taşmaya başlar. İdare edemeyiz.
Acil sokağa çıkma yasağından başka çare yok!
Ekonomi açısından bakalım, İstikrar Kalkanı güzel bir başlangıç, Hatta, işsiz kalanlara ucuz kredi de iyi bir fikir. KOBİ?lere verilen desteklere helal olsun. Ama yetmiyor. Size söylüyorum. Bu güne kadar belki 500 bin dükkan, mağaza, işletme kapandı. Bunların her biri dört kişi çalıştırsa, 2 milyon işsizimiz olacak. Yazın turist gelmez. Bir milyon daha eklenir işsizler ordusuna. Bunların nasıl doyurulacağına dair acil tedbir alınmalı.
Kredi, geçici işsizlik ödeneği gibi yöntemler kesmez bu dev mağdurlar kitlesini. Banka hesabına nakit yardım yatırmaktan başka çare yok. Finansman derseniz, IMF kapısını çalana para dağıtıyor, gidin alın artık. Zaten gidip Fed?den swap imkanı istendi. Bizim dünya ölçeğinde yeterli paramız yok. bu gerçek kabul edilmedikçe daha da çok acı çekeceğiz.
Sene başından bu yana TCMB kamu bankaları vasıtasıya $25 milyar satış yaptı, doları frenlemek için. O dövizlere çok ihtiyacımız olacak. Bırakın kur patlasın. Siz sağlık krizi ve ekonomik bunalımı sona erdirecek tedbirleri alın, TL hızla değer kazanacaktır. Türkiye?nin kalıcı bir devaluasyon yemesi için hiç bir neden yok. Çıktı açığı yüksek, petrolü artık bedava veriyorlar, kamu borç oranı düşük. Yani kur şoku enflasyona kolay atlayamaz artık. Tüccar talep olmayınca nasıl zam yapsın? Şirketler batar diyorsanız, evet, ama zaten battılar. Hepsini kredi dopingiyle ayakta tutuyorsunuz. Önümüzdeki bir belki bir buçuk yılda bu ülkeye sırf GOÜ kategorisinde olduğu için dışarıdan finansman girmez diye plan yapın.
Tebernüş Kireçci tarafından yanıtlandı.
31 Mart 2020 | 11:03 devrim özünsal 3069 Kişi okudu